Okul mantığına hoşçakal zamanı mı?


  • Share on Pinterest

Herkes benim gibi değil şüphesiz ama okulu hiç sevemedim. Güzel anlarım oldu şüphesiz, güzel arkadaşlıklarım, öğrendiğim önemli şeyler ama okuma fikri benim için işgenceydi. Hep. Maalesef.

İkokul 5.sınıfta o kadar çok çalıştım ki, hazırlıktan itibaren okul benim için sadece bir zorunluluktu. Ortaokulda da bir şekilde ‘Teşekkür’ almayı başarmış olsam da, neyin teşekkürü bu diye çok düşündüm. “Aferin öğretilenleri iyi öğrenmişsin.” “Daha da çok çalışsaydın ‘Takdir’ de alabilirdin.”… Üniversite sınavı (aaagh).

Üniversitede ise, zorunlu ders işgencesini geçersek, üniversite benim için 3.sınıfta bitti. Zorunlu 2.dil olan, İtalyanca dersi bittiğinde. Dil öğrenmekten nefret etmiş birisi olarak, bir başka dil daha öğrenmemi istiyorlardı. Son İtalyanca sınavından sonra okul bitti ve artık zevk aldığım dersler vardı sadece. Pazarlama dersleri. Fakat o kadar çok sıkılmıştım ki, o derslere de istediğim ilgiyi gösteremedim. Pazarlamayla ve hayatla ilgili öğrendiklerimin çoğunu okuldan sonra öğrendim. İş hayatında.

Kimse bana iş hayatında veya sokakta neler olduğunu okulda anlatmadı. İnsanların nasıl davrandığını, ne gibi zorluklarla karşılacağımı. Çok çalışıp, kurallara uyarsam başarılı olacağımı sanıyordum. Kimse kurallar olmadığından bahsetmedi.

Bir yanlışlık var mı dediğimde: Cevabı şüphesiz Evet. Benim gibi okuldan sıkılmıyorsanız bile, okulların neden sıkıcı ve daha da önemlisi tehlikeli yerler olduğunu anlamamız için bir soru:

10 yıl sonrasını bile doğru tahmin edemezken, çocuklarımızı yüzyıllardır süregelen kalıplaşmış kurumlara nasıl emanet edebiliriz? 

Otur sıralara ve dinle!

İş hayatına ilk başladığımda, tahtaya sözlü veya matematik problemi çözmek dışında kalkmamış birisi olarak, kalkıp kalabalığa karşı sunum yapmak, fikirlerimi paylaşmak ne kadar zor geliyordu. Şüphesiz bunun nedeni hep dinleyici, ezberi tekrar edici olarak eğitilmiş olmamdı. Oysa iş hayatı kalkıp herkesin bildiğini anlatmakla alakalı değil, değil mi?

Elini kaldır ve konuş! İzin alırsan.

Başarılı olmuş fark yaratmış insanlara, çocuklara, firmalara bakatığımızda hep sıradışı şeyler görüyoruz. Sıradışı olmalarını da okullarındaki eğitimlerine bağlayabilmek mümkün değil. Risk aldıkları (okulda öğretilen risk tanımından bahsdiyorum), başkalarının denemediklerini denedikleri için başarılı oluyorlar.

Okullara hayır! Bildiğimiz tip okul mantığına

Emin olduğum bir şey var, ilerleyen iyi bir nesil için sorumuz, nasıl bir eğitim/okul olmalı olmalı. İlk aklıma gelen okul tanımları:

1. Yenilikçi, zaten bilineni değil, bilinmeyeni de araştıran okullar. Geleceği bilmiyorsak bilinenle yetinemeyiz.

2. Kurallar üzerine değil, prensipler üzerine kurulu okullar.

3. Sürekli değişen, deneyen, başarısızlıktan korkmayan okullar. Eğitimin kaybedilen/kazanılan bir mücadele (sınavlar gibi) değil uzun soluklu bir savaş olduğunu bilen okullar.

4. Gücünü sadece öğretmenlerinden alan değil, öğrencilerinden, velilerinden, diğer insanlardan, İnternet mantığından alan okullar. İyi 10 öğretmeni bir araya koyup her konuda, kendi uzmanlık konuları olsa bile, bilgili olmalarını nasıl bekleyebiliriz?

Benden şimdilik bu kadar, eklemek istedikleriniz varsa, lütfen yorumlar kısmına ekleyin.

Farketing e-posta listesine kayıt olun

Farketing yazılarından haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.

E-postanızı kimseyle paylaşmam ve asla 'spam' yapmam.